Hani en yakın arkadaşının sözlerini kaldıramayıp küstüğün, hocaya kızıp dersten kaldığın, annene darılıp aç yattığın akşamlar gibi.
Aylarını, günlerini, saatlerini birlikte geçirdiğin insan sanki o değilmiş;
kızdırdığında gönlünü almak için her türlü yüzsüzlüğü şımarıklığı yaptığın, kavga ettiğinizde kaybetme korkusuyla zorla sarılıp seni affetmesi için yalvardığın, hasta olduğunda o iğrenç ıhlmuru içirebilmek için bin türlü laf yediğin, hassas günlerinde seni ittiğinde, sırnaşıp kendini sevdirmeye çalıştığın insan o değilmiş gibi.
kızdırdığında gönlünü almak için her türlü yüzsüzlüğü şımarıklığı yaptığın, kavga ettiğinizde kaybetme korkusuyla zorla sarılıp seni affetmesi için yalvardığın, hasta olduğunda o iğrenç ıhlmuru içirebilmek için bin türlü laf yediğin, hassas günlerinde seni ittiğinde, sırnaşıp kendini sevdirmeye çalıştığın insan o değilmiş gibi.
İşte şimdi sondasın ve sona gelindiğinde, gururuna yenileceksin.
Kalbin öyle çok kırılacak ki, yaptıklarının, ya da daha kötüsü; yapmadıklarının mantıklı olduğuna kendini inandıracaksın. "Gitmek istiyorsa gider, kimseyi zorla tutacak değilim. O kadar düşmedim." sığınağın olacak. Tüm yetişkin insanlar gibi sen de başın dik, seni bırakmaması için ayaklarına kapanmadan, ‘gururundan ödün vermeden’ terk edileceksin. ”Belki de gitmemeliydim.. ” kuşkusunu bütün hücrelerinden süpüreceksin. Sen bir yetişkinsin. Birlikteliğiniz boyunca yaptığın tüm çocuklukları, arsızlıkları, şımarıklıkları yetişemeyeceğin yerlere kaldıracaksın. Yapman gerekenleri yapamayacak, yapmaman gerektiğini düşündüğün saçmalıklara boyun eğeceksin. O, kapıdan çıkarken, o konuşmayı kaparken veya o son bakışı atarken sen farkında bile olmayacaksın ama hayatının en aptalca, en ‘çocukça’ cümlesini kuracaksın, yüzünü bile çevirmeden.
”Kendine iyi bak.”
-‘Kendine iyi bak’ mı?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder